12 Mart 2012 Pazartesi

tavanlı bir tabu üzre..

belki bilmek istemesek de ,biliyoruz ki
belirsiz bir sessizliğe gitmekteyiz
onca sesleri duymuş ve söylemişken
sessizliğe karşı hassasiyetimizin de geliştiği aşikar
hele ki sessizliği "duyulması gereken şey" olarak anlamaya çalışıyorsak
sesi sesten öte anlamaya bir yolculuk başlamıştır artık


ama bu şunu değiştirmez ki ,ilk olarak 
sessizlikten ne anladığımızla,
hemencecik kendimizde parçacıklar katmamızın
ilerde çetrefilli görüntüsünün altında 
masum denebilcek kadar katıksız olduğunu 
hep biliriz ,söylemekte hep çekimser kalırız..


bu çekimserliği ,utangaçlığıyla sırdaş bilen "insan"lar da vardır
gel-git'li korkularıyla ,acılarıyla ,hüzünleriyle..
hatta şarabın dibine  vururcasına ,gözyaşlarıyla


şu an'a kadar anlamadığım ,bundan sonra da anlayamayacağımı sandığım;
çekimserlikleri ,utangaçlıkları ,sesleri ,sessizlikleri
neyin nasıl olduğunu hiç bilmeden
akışına bırakmak yerine ,
işte o 'anlayamadığım' gürültüye(ya da her neyse ona) boğulmak istenmesi


ki kanımca korkumuzun tavanı ,yalnızlık tabusuna, ?!.


http://www.youtube.com/watch?v=0uzwUu20i_M



1 yorum:

  1. korkarak gittim,bacaklarım titriyodu.Aslında biliyodum yine bir son olucağını.Öyle de oldu.O gün yıllar önceki adamı gördüm,onu yaşadım,onla hasret giderdim,gözlerini yeniden gördüm...Sonra da İstanbul bağrına bastı,onla ağladım...Sonra...

    YanıtlaSil