8 Şubat 2012 Çarşamba

yatarayak.



karanlıkta yürürken duraksadığın bir anda, aradığın şeyin üstünde durduğunun farkına bile varamazsın.gözlerin iyi seçer o karanlıkta herşeyi ama -o- aradığın olmadığı ,bulamadığın zaman hiçlik söz konusudur.oysa ki ,tam üstündesindir ,belki de -o- tam üstündedir (önemi yok)


orta tempoda-ne hızlı ne yavaş, tam ortası- ayak uydurmak istersin.öncesinin yorgunluğunu hissettiğinde miş'li geçmişliğinin hızlı geçmiş olduğunu anlarsın.şimdiki zamanın ve geleceğinin (yorgunluğu atma süreçsizliği) planlamalarına girşirsin (ki boş bir çabadır), bir sonraki miş'li geçmişini değerlendirdiğinde ,bu sefer ağırlaştırılmış- haddinden fazla- tempodadır.işte o, hızlı ve yavaş arasında keskin çizginin ,insan vücuduna bilhassa beynine akıttığı ,en büyük zaman zehri olduğunu ,hızlıdan yavaşa doğru ve tam tersi de, bunların ,en içe dönüklüğün karın ağrılarını çektiğin vakitlerde düşünürsün.-o- sana kendiliğnden gelir.(emin olun karın ağrısı çok fena şey)


farkında olmadığımın farkına vararak;
hızlı-çekim kuvveti zayıf düşüncelerin baş sarhoşluğu ile yavaş-çekim kuvveti güçlü düşüncelerin ezici açlığı arasında gidip gelememekten ,yeni çıkarımlarda bulunamamamın hüznü ket vurmakta hayallerime..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder